YAĞ SATARIM BAL SATARIM
Oyuncular halka şeklinde dizilip otururlar. Aralarından birisi ebe seçilir. Ebenin elinde ucu
düğümlü bir mendil vardır. Elindeki mendili gizleyerek halka şeklinde dizilen oyuncuların etrafında
dolanır. Bazen mendili bir oyuncunun arkasına bırakıyormuş gibi duraklar. Buna benzer
hareketlerle oyuncuları şaşırtmaya çalışır. Oturanlar arkalarına bakamazlar. Ancak elleriyle yeri
yoklayabilirler. Ebe olan oyuncu arkadaşlarının etrafında dönerken, bir taraftan da yandaki
tekerlemelerden birini söyler.
Birkaç kez bu şekilde dolandıktan sonra elindeki mendili bir oyuncunun arkasına bırakır. Bunu
farkeden oyuncu yerinden fırlar ve ebeyi kovalamaya başlar. Eğer kendi yerine oturmadan yetişirse,
yerine oturana dek mendille ebenin sırtına vurur. Oyuncu mendili farketmezse, halkayı dolanıp
gelen ebe, yerdeki mendili alıp ona vurur. Bu kez arkasındaki mendili farketmeyen bu oyuncu ebe
olur.
Oyun böylece devam eder.
Yağ satarım, bal satarım
Ustam ölmüş ben satarım
Ustamın kürkü sarıdır
Satsam on beş liradır
Zam-bak, zum-bak
Dön arkana iyi bak
Yağ satarım bal satarım
Ustam ölmüş ben satarım
Alacağına, bulacağına
Bir kaşık ayran
Yarın sabah bayram.
"Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkumdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zâhiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkansızdır." Eflatun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
lütfen yorumunuzu buraya yazınız .