Geçen hafta cuma günü, dersimi tamamlamama
yakın, öğrencilerimden biri, bir soru yöneltti.
Sorunun sahibi son derece zeki, çalıskan
bir kisi ve sorusu da aynen söyle idi:
“Hocam! Kendinizi hayatın neresinde görüyorsunuz?
Hayata ikinci bir ad bulmanız istense ne
derdiniz?
Öğrencimden böyle enteresan bir soru gelmesi
beni çok mutlu etmisti. Gelgelelim soru biraz
zor, cevap da uzundu. Neyse ki son ders
zili imdadıma yetisti. Hemen çıkmam gerektiğini
söyleyerek okuldan ayrıldım. Eve gittim. İlk isim
bu sasırtıcı soru üzerinde düsünmek oldu. Kafamı
ellerimin arasına aldım, gözlerimi ufka
doğru çevirdim ve saatlerce düsündüm.
Aslında öğrencimin sorusu küçük ölçekli hale getirilip
sorulsa, ‘Hayat nedir?” denilebilirdi. Yanıt için
zihnimde yavas yavas bir sablon olusmaya
baslamıstı. Öğrencime sunacağım cümleler bir
alt yazı halinde akıyordu. Bir dahaki derse öğrencime
sorusunun yanıtı olarak söyle diyeceğim:
Ben her gün bize o sevimli çehresini cömertçe
sunan günesim. Kusların ötüsünde; papatyada,
nergiste, karanfilde; yemyesil çimenlerde
hep ben varım. Hamalın alın terinde, çiftçinin
ekmek arası soğanındayım. Alçakları sevmem
ben; yükseklerde, yücelerde, bulutlarda o
masmavi gökyüzünde ara beni. Katıksız bir
mutluluğu, bir neseyi hiç yasamadım say; kırık
kalpler de, çaresiz bedenlerde, yoksulun asında
ara beni. Yüreği sevgiye, umuda, yarınlara talip
bir çocuğun atlıkarıncaya bindiğinde yasadığı
heyecanda, coskuda; yeni doğmus çocuğunu
kucağına alan anne babanın gururunda, övüncünde
ara beni. Dağların doruklarındaki tertemiz
karda; yaz gecelerinde mehtapta; öğrencilerimin
kaleminde, silgisinde, kitabının arasındayım.
Marangozun tahtasında, testeresindeyim.
Bir askerin çektiği hasrette, tezkere gününde;
el ele tutusmus iki sevgilinin elleri arasında;
öğretmenimin ellerindeki tebesir tozundayım.
Her gün saçlarını uçuran, ta ciğerlerine
misafir olan havayım; geceni aydınlatan ayım,
ısığınım; pencerene vuran yağmur damlalarıyım.
Dünyanın bir ucunda bir insanın ayağına
bir çivi battığında onun acısını yüreğinde hisseden
kisiyim. Irmaklardaki suyum ben; tasları yalayan,
kayaları ufalayan, dağlardan çağlayan
su. Yerimde duramam, su gibi akıp gezerim.
Sevdiğim, saygı duyduğum insanların gönüllerini
serinletirim. Çorak yüreklerde çiçekler açtırırım,
yesertirim dallarını. Hani o türkülerdeki ‘Kara
Tren’ var ya iste o trenin dumanıyım. Gurbete
yollanan evlada sallanan elim. Hastaların ağrısı,
sızısıyım. Felçli bir hastanın kımıldatamadığı
ellerinde, ayaklarında ben varım. Kenarına
kıvrılıp yattığınız sıcacık sobayım. Fırından yeni
çıkmıs, taptaze, çıtır çıtır simidim. Anamın ak
sütü gibi helalim; içi sevgi, hosgörü, güven dolu
tüm insanlara. Tadabilirsiniz dostluğumdan bir
parça.
Karadeniz’in hırçınlığı, Akdeniz’in sıcaklığı var
bende. Denizin dibindeki inciyim. Sararmıs yaprakta,
solmus güldeyim. Bir kuzunun tüyleri kadar
bembeyaz içim, en az onun kadar yumusak
huyluyum. Zaman zaman kedilere beni boğma
zevkini tattırsam da bir aslanım sonuçta. Dağ
gibi yüreğim, bükülmez bileğim var. Estiğimde
essiz melodiler yaratan rüzgâr, dağ basındaki
çobanın kavalının inleyen sesiyim. Dertlerin, sorunların
semtlerine hiç uğramadığı; uğrasa bile
orasını ancak teğet geçtiği, parklardaki nese
çocuklarla birlikteyim her oyunda.
Babanın evladına ettiği nasihatte de ben varım.
Ekmek, su gibi özümserim o öğüdü. Çocuğunun
saçlarını oksayan sefkat ve merhamet
deryası annenin ellerinin sıcaklığında ben varım.
Gelinlik kızların çeyizlerini sakladıkları naftalin
kokulu sandıktayım. Vefa terzisine takılırım
ara sıra, iğne ile kuyu kazarım dostum için. Atın
sırtına vurulan kırbaçla birlikte saklarım. Yağmur
yağarken topraktan yükselen o nefis
kokuyum. Tavsanın disleri kadar sağlıklıyım.
Ağrı Dağı gibi yalnızım milyonlarca hatta milyarlarca
insan içinde. Avare dolasan sokak serserisinin
dudaklarından süzülen ıslığım. Köylümün
gecesine ısık saçan yağı ha bitti ha bitecek gaz
lambasıyım.
Otobüs duraklarındayım bazen, beklerim çocuksu
yanlarımı belki geçerler diye. Karanlıklardayım,
zifiri karanlıklarda, sevinçli olduğum
anlarda yüzümdeki geç kalmıs bir gülüsü yitirmemek
için bakmam sahte aydınlıklara, ikiyüzlülere,
nankörlere. İçimde türlü türlü seraplar
kaynamasına rağmen çölün ortasında bitkin bir
durumdayım. Ama seraplar yetmez, Leyla’mı
bulmam için vahaya döndürmeliyim çölümü.
Ulu bir çınarın dallarının ucundayım, oradan izlerim
safağın söküsünü. Bir filozofun saha
kalkmıs, engin düsünceleriyim. Uykunu dağıtan
bir fincan kahve, içini ısıtan bir bardak çayım.
Kamyonun, otobüsün, otomobilin ve sayısız ayakkabının
ezip geçtiği asfaltlarda, kaldırımlarda
ben seriliyim. Ayakkabı boyacısının cilasında
benim parlaklığım var. Kısın içinden çıkmak istemediğiniz
yorganınızım. Atesin kolları arasına
bırakıverdiğiniz birkaç parça odunum. Gökteki
yıldızlar kadar çok içimde büyüttüğüm çocukların
sayısı. Her günes doğusunda ben de yeniden
doğarım. Kelebeğin zarif kanatlarındadır
gönül kösküm. Gülümsemeyi severim; karsımda
çatık kaslar, asık suratlar görmek adeta yıkar
beni. Pencerelerinizin önünü süsleyen saksılardaki
çiçeğim. Gördüğünüz en güzel rüyalarınız,
her sabah yüzünüzü oksayan havlunuz,
dislerinizde gezinen fırçanızım.
Hayata bakın, beni göreceksiniz; çünkü ben
hayatın ta kendisiyim. Seviyorum, özlüyorum,
doyasıya gülüyorum, zaman zaman ağlıyorum,
kâh neseyle doluyorum, kâh derin bir keder sahibi
oluyorum, yarınlara dair tertemiz ve alabildiğine
aydınlık umutlar büyütüyorum yüreğimde.
Karsılastığımız bazı olumsuzlukların sahip
olduğumuz güzelliklerin kıymetini bilmemiz açısından
beni gelistirip yenilediğinin farkındayım.
Hayatı doya doya ve her anını eksiksiz yasamak
isterseniz, bugünden tezi yok bir bebeği
kucağınıza alın, sevin, oksayın, öpün onu. Ağaçların
gölgesinde oturun, dalgaların sesini
dinleyin; geceleri ayı, yıldızla n seyredin. Bir
lokma kuru ekmekten dağlar kadar mutluluk çıkarmasını
bilin. Kendinize bir yapın, onun kulağına
yasamı ve içindeki güzellikleri fısıldayın.”
Evet! Daha simdiden bu cevabı dinleyen öğrencimin
gözlerindeki ısığı, yüz hatlarındaki tebessüm
ve iyimserliği, bedeninde olusacak,
pozitif enerjiyi tahmin edebiliyorum...
kaynak: *Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Sayı: 74
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
lütfen yorumunuzu buraya yazınız .